İSLÂMİYETİ İLK KABUL EDEN ZATLAR
93- Resulü Ekrem (S.A.V) Efendimiz, kendisine Peygamberlik veri-lince ilk evvel çevresindebulunan bazı zatları hususî bir şekilde İslâm di-nine davet buyurmuştu. Bu daveti ilk önce Hz. Hatice
validemiz kabul edip İslâmiyet şerefine nail oldu. Sonra Kureyş’in büyüklerinden olan Ebubekir Sıddık ile
Peygamberimizin azatlı kölesi olan Zeyd b. Harise ve Peygam-berimizin amcası Ebu Talib’in oğlu olup
henüz dokuz-on yaşında bulunan Hz. Ali kabul ettiler. Biraz sonra da Hz. Ebubekir’in delaletiyle Osman b.
Affan, Abdürrahman b. Avf, Sa’d b. Ebi Vakkas, Zübeyr b. Avvam, Talha b. Ubeydullah hazretleri
İslâmiyetle şereflendiler.
94- Şanı yüce Peygamber (S.A.V) Efendimiz, daha sonra insanları açıkça dine davet etmeye
başlamış, herkese ALLAH Teâlâ’nın varlığını, birliğini, büyüklüğünü anlatarak ondan başkasına
tapılmamasını ihtar etmekte bulunmuş olduğundan, kabiliyetli-istekli olan zatlar müslüman-lığa can
atıyor, cehaletten kurtulup saadete eriyordu. Bir müddet sonra Peygamberimizin amcalarından Hz. Hamza İslâmiyeti kabul etti. Bundan biraz sonra da Ömer b. Hattab müslüman olarak İslâm dininin yayılması-na
çalıştı. Artık müslümanların sayısı, günden güne artıyordu.
95- Peygamberi Zişan (S.A.V) Efendimiz’i görüp müslüman olan zatlara “Sahabe”, “Ashab”
denir. Tekili “Sahabi” dir. Bu şerefe nail olan kadınlara da “Sahabiyyat” denir ki tekili “Sahabiyye”
dir.
Ashab-ı Kiram’ın en büyüklerinden olan Ebubekir, Ömer, Osman, Ali hazretlerine “Hulefa-i
Râşidîn”, “Çaryar’ı Güzin” denir ki, bunlar, Resulü Ekrem (S.A.V)den sonra sırasıyla halifelik ve
devlet başkanlığı makamlarında bulunmuş, İslâm dinine pek çok hizmetler etmişlerdir. Bu dört zat ile
Abdurrahman b. Afv, Sa’d b. Ebi Vakkas, Zübeyr b. Avvam, Talha b. Ubeydullah, Sa’id b. Zeyd ve Ebu
Ubeyde b. Cerrah hazretlerine de “Aşere-i Mübeşşere” denir ki, bu on zatın cennete girecekleri
kendilerine bir hadis-i şerif ile müjdelenmiştir.
96- Peygamber (S.A.V) Efendimiz Hazretlerini görüp ona iman eden zatların hepsi de mübarektir,
mukaddestir, her yönüyle hürmete lâyıktır. Onların kıymet ve şerefleri ümmetin diğer bütün fertlerinden
pek yüksektir. Bu da Resul-ü Ekrem (S.A.V) Efendimiz ile görüşmek şere-fine nail olmalarının ve İslam
dinine ilk evvel hizmet etmiş bulunmaları-nın bir meyvasıdır, bir mükâfatıdır.
Bunun için biz o yüksek zatların hepsine de istisnasız hürmet ve muhabbet ederiz. Onlardan
bazılarının aralarında meydana gelmiş olan bazı hâdiseler, birer ictihada, birer ilâhi hikmete dayanmış
olduğundan biz o hâdiseleri kurcalamayız, o hâdiselerden dolayı hiçbirine -hâşâ- dil uzatamayız.
Resulullah (S.A.V)in ve diğer din büyüklerinin bizlere emirleri, tavsiyeleri bu şekildedir.
ALLAH’a hamd olsun ehli sünnetten olan bütün müslümanlar, bu şekilde hareket eder, bütün
Ashab-ı Kiram’ı “Radiyallah’ü Teâlâ anhüm = ALLAH Teâlâ onlardan razı olsun” diye hayır dua ile,
hürmetle anar. Bu hususa ait “Ashab-ı Kiram hakkında müslümanların nezih itikatları” adındaki
eserimizde geniş bilgi vardır.
ALLAH’ü Azîmüşşan Hazretleri Ashab-ı Kiram’ın hepsinden razı olsun, âmin.