MÜELLİFİN “ÖNSÖZ”Ü
Müslümanlar için her hususta bilgi sahibi olmak bir vazifedir. Din hususunda bilgi ise “İlmihal”
adını alarak en birinci vazifeyi teşkil eder.
Her Müslüman için yapılması gerekli en büyük bir vazifedir ki, mensup olduğu mukaddes İslam
dini hakkında kâfi derecede bilgi sahibi olsun, bu bilgisine göre dini vazifelerini yapsın, dini hayatını
tanzim etsin.
Zaten bütün insanlığın bir manevi ruhu mesabesinde olan dinden, din bilgisinden hiçbir kimse
ihtiyaçsız kalamaz. En eski zamanlardan beri gerek ilkel kavimlerden ve gerek medeni ve ileri
seviyedeki millet-lerden hiçbiri yoktur ki dine bağlı bulunmuş olmasın.
İnsanların hakiki rahatları, saadetleri ilahi bir din sayesinde gerçekleşip ortaya çıkar, düşünceli
şahsiyetlerin ruhları, vicdanları ancak böyle bir din sayesinde huzursuzluktan kurtulur, sükûnet bulur.
Beşeri-yetin yaratılışındaki yüksek gaye, ancak böyle bir dine sarılmakla mey-dana gelir. O halde uyanık bir ruha, temiz bir vicdana sahip olan hangi insandır ki, kendisini böyle hakiki bir dine ihtiyaçtan berî görebilsin? Kendi şahsiyetini, istikbalini, saadetini korumak isteyen hangi bir insan-dır ki, böyle yüce bir dinin itikada, temizliğe, ibadete, helal ve harama, ahlaka dair olan kutsal hükümleri hakkında muhtaç olduğu bilgileri elde etmek istemesin? O mübarek dinin ortaya çıkmasına, yükselmesine, her tarafa yayılmasına, kısacası feyizli tarihine âit bir şeyler öğrenip belle-mek arzusunda bulunmasın?
Hiç şüphe yok ki kendi varlıklarını kaybetmeyen uyanık fertler, cemiyetler öteden beri bu ihtiyacı,
bu arzuyu kendi ruhlarında duymuş, dini eserleri aramaya, bunları bulup okumaya lüzum görmüşlerdir.
İnsanların bu yaratılışlarındaki meyillerinden, bu ruhi ihtiyaçların-dan dolayıdır ki, her asırda din
alimleri tarafından binlerce dini eserler yazılmıştır. Ancak her zamanın, her muhitin haline, kabiliyetine göre bu gibi eserlerde birer yenilik göstermek, mahiyetleri daima muhafaza edi-lecek olan dini meseleleri mümkün olduğu kadar herkesin anlayabileceği bir tarzda yazmak, bunların bir kısım hikmetlerini, faydalarını sade bir uslüp ile göstermeye çalışmak da pek lazımdır.
Malumdur ki İslam dininin ihtiva ettiği hükümler başlıca şu dört kısma ayrılır.
1- İtikada âit hükümler.
2- İbadetlere, muâmelelere âit hükümler.
3- Helâle, harama, mubah ile mekruha âit hükümler.
4- Ahlâka âit hükümler.
Bu dört kısım hükümler hakkında pek tafsilatlı, mükemmel kitaplar yazılmış olduğu gibi, pek
özetlenmiş sade kitaplar da yazılmıştır. Bununla beraber bu dört kısımdan her biri çok kere başka başka bir kitap halinde yazılmış, bu dört kısmı bir araya toplayan eserler nispeten az bulunmuştur.
Biz esasen tafsilatlı eserlerden ihtiyaçsız kalamayız. Fakat öyle uzun uzadıya yazılmış eserleri
okumaya, onlardan kendisi için en lüzumlu olan meseleleri ayırt etmeye de herkesin gücü yetmez. Ne
mesleği, ne de vakti müsait bulunmaz. Pek kısa yazılmış eserler ise ihtiyacı yeter derecede karşılayamaz, maksadı temin edemez. Hele bu gibi eserler pek kapalı cümlelerle yazılmış bulunursa, istenilen faydaların elde edilmesi büsbütün güçleşir.
Muhtelif mesleklere ayrılmış olan dindaşlarımızın dini ihtiyaçlarını kâfi derecede karşılayabilecek
bir ilmihal kitabı yazılmasına bir çok zat-lar tarafından lüzum gösterilmekte ve bu hususta acizlerine
müracaat edilmekte idi. Bu yüzden mukaddes dinimizin itikada, temizliğe, ibadete, kerahiyet ve istihsana, ahlaka dâir başlıca hükümlerine ve bir kısım bü-yük peygamberlerin hayatları ile İslam dininin tarihçesine ait ve on kitaptan oluşan oldukça büyük bir ilmihal kitabı yazmayı bir vazife bildim. ALLAH Teâlâ Hazretlerinden yardımlar dileyerek bu vazifeyi yerine getirmeye başladım, en muteber, en kıymetli din kitaplarımıza mü-racaat ettim, ibadetler kısmını daha uzunca yazmaya çalıştım, O Kerîm Feyyaz’ın lûtuf ve inayetiyle meydana gelen bu esere "Büyük İslam İlmihali" adını verdim.
Eğer bu eserim, dindaşlarımın istifadelerine hizmet ederek hakkımda hayırlı dualarını kazanmaya
vesile olursa, naciz kalemimi tebrik ederim. Bütün yazılarıyla yalnız Hak Teâlâ Hazretleri’nin rızasını kazanmak isteyen aciz bir yazıcı için bundan büyük mükâfat da olamaz. Muvaffakiyet ALLAH'ü Teâlâ’dandır.
Fatih Dersiâmlarından
Erzurumlu Ömer Nasuhî BİLMEN