MEKKE-İ MÜKERREME’NİN FETHİ 157-161

MEKKE-İ MÜKERREME’NİN FETHİ
157- Peygamber (S.A.V) Efendimiz’in hicretinin sekizinci senesi idi ki, Beni Bekr kabilesi,
müslümanların himayesinde bulunan Huza’a kabilesi üzerine ansızın hücum etmiş, Kureyş reislerinden
bazıları da Benî Bekr’e yardımda bulunmuş, neticesinde Huza’adan yirmi üç kişi öldürülmüştü. Mekke-i
Mukerreme’deki Kureyş taifesi, bu şekilde “Hudeybiye barış anlaşması”nı bozmuş oldular. Huzaa’dan
bir cemaat, Medine-i Münevvere’ye gelerek başlarına gelmiş olan felâketi anlattılar, yardım dilediler.
Resulü Ekrem (S.A.V) Efendimiz, Ramazanı şerifin onuncu gününden sonra on bin kişilik bir ordu ile
Medine-i Münevvere-den hareket etti, yolda Benî Süleym kabilesi de orduya katıldı, Mekke-i Mükerreme
tarafına yürüdüler.
158- Fahr-i âlem (S.A.V) Efendimiz’in muhterem amcası Abbas (R.A) evvelce müslüman olmuştu,
fakat Mekke-i Mükerreme’de durduğu için müslümanlığını gizlemişti, bu kere İslâmiyetini ilân ederek
Medine-i Tahire’ye gelmekte iken İslâm ordusuna rastgeldi, bu mukaddes ordu ile tekrar Mekke-i
Mükerreme’ye döndü. Şanı yüce Peygamber (S.A.V) Efendimiz, bundan çok sevinip, duygulandı, “Ya
Abbas! Sen hicret edenlerin sonuncusu oldun” diye buyurdu.
159- Resulü Ekrem (S.A.V) Hazretleri: “Kureyş tarafından saldırı olmadıkça savaşmayınız.” diye
emretmişti, İslâm ordusu, savaşmaksızın Mekke-i Mükerreme’ye girdi. Tekbir sadaları dağları, taşları
titretiyordu. Yalnız Halid b. Velid’in idaresindeki müslüman gurup, “Handeme” denilen mahalde
düşmanın saldırısına uğradığından savaşa mecbur olmuş ve bir hücumda düşmanı dağıtıp o suretle Mekke-i
Mükerreme’ye girmişti.
160- Resulü Efham (S.A.V) Efendimiz, Mekke-i Mükerreme’ye girecekleri sırada İslâm ordusunu
gözden geçirdi, bir kere Mekke-i Mükerreme’den yalnızca hicret buyurmuş oldukları zamanı hatırladı, bir
kere de şimdiki bu büyük muvaffakiyeti düşündü, hemen Hak Teâlâ Hazretlerinin lutf-u ihsanına teşekkür
için mübarek başlarını, üzerine şeref vermiş olduğu devesinin boynu üzerine doğru uzatarak secdeye
kapandı. Ne yüce bir kulluk manzarası! Bir şükür levhası!
161- Cuma günü idi, halk Harem-i şerif’te toplanmıştı. Vaktiyle Resulüllâh (S.A.V)e vermiş
oldukları eziyetleri anarak bugün kendi-lerinden nasıl bir intikam alınacağını düşünüyorlardı. Halbuki O
çok merhametli, O şanı yüce Peygamber (S.A.V) Efendimiz hepsini affetti. Hepsinin hakkında merhamet
ve şefkat gösterdi, “haydi gidiniz, hepiniz serbestsiniz, hürsünüz” diye buyurdu.
Beytullah’ın etrafında üç yüz altmış kadar put vardı. Bunların hepsini kırdırıp Ka’be-i Muazzama’yı
temizletti, ötede beride bulunan putları da kırdırdı. Mekke-i Mükerreme’deki erkekler, kadınlar akın akın
gelip müslüman oldular. Artık pek büyük, pek yüce bir inkılâp meydana gelmişti. O zamana kadar taşlara,
ağaçlara, insanlara tapanlar şimdi yal-nız ALLAH Teâlâ Hazretlerine tapmaya başlamışlardı. Şimdiye
kadar Resulü Ekrem (S.A.V)e düşman olanlar, şimdi Onu kendi canlarından daha fazla seviyorlardı.

Yeryüzünün bu mübarek parçasından tabaka tabaka karanlıklar kalkıp açılmış, onların yerine hidayet, din,
fazilet, hakikî medeniyet nurları kaplamıştı.
Resulü Zîşan (S.A.V) Efendimiz, Mekke-i Mükerreme’ye henüz pek genç bulunan, fakat bilgi,
kabiliyet ve otoritesi takdirlere şayan olan Esid oğlu Attab (R.A)’ı vali tayin etti, Zilkade ayının son
günlerinde Medine-i Münevvere’ye geri döndü.