RESULÜ EKREM (S.A.V) EFENDİMİZ’İN AHİRETE TEŞRİF ETMELERİ


171- Hatemul Enbiya, aleyhi ekmelüttehaya Efendimiz, veda hac-cından sonra ahiret hazırlığıyla
meşgul olmaya başlamıştı. Hicretlerinin onbirinci senesi Safer ayının son günlerinde idi ki şiddetli bir baş
ağrısıyla sıtma hastalığına tutuldu, hastalığı ağırca idi, buna rağmen Mescid-i Saadet’e varıp minbere
çıktı, bir hutbe okudu, Ashab-ı Kiramı-na pek yüce açıklamalarda bulundu, onlara pek yüksek bir adalet
ve fazilet, bir eşitlik ve hakkaniyet dersi vermek için “Ey insanlar! Her kimin arkasına vurmuş isem işte
arkam, o da kalksın bana vursun, ve her kimin benden alacağı varsa işte malım, gelsin alsın” dedi.
Kendisinden sonra Arap yarımadası’ndan müşriklerin çıkarılmasını emretti. Etraftan gelecek elçilere
ikram edilmesini tavsiyede bulundu, sonra ALLAH Teâlâ bir kulunu dünya ile kendisine kavuşmak
arasında serbest buraktı, o kul da ona kavuşmayı tercih etti.” diyerek bununla ahiret âlemine teşrif
edeceğine işaret buyurdu.
172- Resulü Ekrem (S.A.V) Efendimiz’in hastalığı ağırlaşınca En-sar-ı Kiram, “acaba halimiz ne
olacak?” diye endişe içinde kalmışlardı. Bunu haber alan Nebiyyi Zişan (S.A.V) Efendimiz, Hz. Ali ile
amcası Hz. Abbas’ın oğlu Fadl’ın kollarına dayanarak tekrar Mescid-i şerif’e çıktı, etkili bir hutbe okudu
ve başlıca şu mealde tavsiyelerde bulundu:
“Ey insanlar! Benim vefat edeceğimi düşünüp telâş etmekte imişsiniz. Hiç bir Peygamber ümmeti
arasında ebedî kalmadı ki, ben de sizin aranızda ebedi kalayım? Ey Ensar! Size nasihatim şudur ki ilk
muhacirlere hürmet ve riayet edesiniz. Ey muhacirler! Size de vasiyetim şudur ki Ensar’a güzel muamele
yapasınız. Ey insanlar! Günah, nimetin elden gitmesine sebep olur. Eğer halk, Hakk’ın emirlerine itaatkar
olursa, onların amirleri de öyle olur ve halk âsî olursa, onların amirleri de öyle olur.”
173- Şanı yüce Peygamber (S.A.V) Efendimiz, hasta olmakla beraber her ezan okundukça Mescid-i
şerif’e çıkıyor, Ashab-ı Kiramına imam olup namaz kıldırıyordu. Fakat ahirete teşriflerine üç gün kala
hastalığı arttı, artık mescide çıkamaz oldu. “Ebu Bekir’e söyleyiniz, imamlık yapsın” diye buyurdu.
Rebiülevvel ayının onikinci pazartesi günü idi. Ebu Bekir Sıddık Hazretleri, Ashab-ı Kiram’a sabah
namazını kıldırıyordu. Resulü Ekrem (S.A.V) Efendimiz, kendisinde bir kuvvet gördü. Mescid-i Saadet’e
çıktı, Ashabı’nın saf saf olup ibadet ettiklerini görünce pek memnun oldu ve Hz. Sıddık’a uyup namaz
kıldı.
174- Ashab-ı Kiram, Peygamber (S.A.V) Efendimiz’in iyileşmiş olduğunu sanarak pek
sevinmişlerdi. Halbuki Fahr-i alem Hazretleri namazdan sonra hücre-i saadeti’ne dönüp rahat döşeğine
yattı. Artık Ezeli, Kerîm Mabud’unun manevî huzuruna kavuşacağı zaman geldi. O güllerden daha hoşgüzel
olan mübarek siması, bazen kızarıyor, bazen sararıyordu. Alnından jaleler gibi ter damlaları
serpiliyordu. Nihayet, öğle vakti idi ki, birer hidayet yıldızı gibi parlayan o güzel, ilâhi gözlerini göğe
dikti. “ALLAH’ümme er-refika’l-a’lâ = Ey ALLAH’ım beni refik-i alâya (kendine) kavuştur” diye dua
etti, sonra da mübarek başları aşağıya doğru meylediverdi. Artık mukaddes ruhu, âlâyı illiyyin (en yüce
makam)’a uçup gitmişti. Sallâllahü Teâlâ aleyhi vesellem.