TEBÜK GAZASI
164- Peygamber (S.A.V) Efendimiz’in hicretinin dokuzuncu senesi idi. Romalıların Şam’da İslâmaleyhine büyük bir ordu hazırlamış oldukları haber alındı, bunun üzerine Resulü Ekrem (S.A.V)
Efendimiz, otuz bin kişilik bir ordu ile Medine-i Münevvere’den çıktı, Tebük denilen yere kadar vardı,
yirmi gün kadar orada kaldı, fakat düşmandan hiç bir hareket görülmedi. Artık Şam’a kadar gidilmesini
uygun görmeyip Medi-ne-i Münevvere’ye geri dönüldü.
165- Tebük seferi esnasında Medine-i Tahire’de kıtlık vardı, İslâm ordusu güçlükle hazırlandığı için
bu orduya “Ceyşü’l-usre” denilmiştir. Bu orduya İslâm zenginleri, hattâ fakirleri bile yardıma
koşmuşlardı. Bir çok kadınlar, küpelerini bileziklerini, mücevherlerini teberru ettiler. Hz. Sıddık, bütün
servetini getirip Resulü Ekrem (S.A.V)e teslim etti. Hz. Faruk, malının yarısını verdi, Hz. Osman
Zinnureyn, Şam’a göndermek üzere hazırlamış olduğu bir ticaret kafilesini tamamen bağışladı. İşte
bunlar, bizler için hak yolunda birer fedakârlık numunesidir.
166- Tebük seferi esnasında bazı kabileler ile münafıklardan bir çokları birer bahane ile geri
kalmışlardı. Münafıklardan bir kısmı, “Böyle sıcak bir mevsimde yola çıkılır mı? Muhammed (S.A.V)
Roma devletini oyuncak mı sanıyor?” diye insanlara korku, dehşet veriyorlardı. Hatta sefer esnasında Hz.
Peygamberin devesi kaybolmuştu. Münafıklardan biri “Muhammed (S.A.V) Peygamberim diyor, yerden
gökten haber veriyor, halbuki devesinin nerede olduğunu bilemiyor” demişti.
Zaten münafıkların, İslâmiyet düşmanlarının âdetleri böyledir. Her hâdiseden istifade ederek
müslümanları şüpheye düşürmek, müslümanla-rın temiz inançlarını sarsmak, neticesinde de onların kutsal
varlığını peri-şan etmek isterler. Fakat uyanık kalbli müslümanlar, düşmanlarının ma-hiyetlerini,
maksatlarını, ileri sürdükleri görüşlerinin ne gibi bozuk fikir-lere dayandığını pek güzel bilir, takdir
ederler.
Kısacası Şanı yüce Peygamber (S.A.V) Efendimiz, o münafıkın cahilane sözlerini, Hak Teâlâ’nın
bildirmesiyle bilip Ashab-ı güzînine hikâye buyurdu “Vallahi ben Hak Teâlânın bildirdiği şeylerden başkasını
bilemem, şimdi ALLAH Teâlâ bana bildirdi, deve filan derededir, yuları bir ağacın dalına takılıp
kalmıştır. Gidip getirin” diye emretti. On-lar da koşup gittiler, deveyi o hal üzere buldular, oradan alıp
getirdiler.
167- Tebük seferinden savaş edilmeksizin dönülmüştü. Fakat bu seferin birçok faydaları
görülmüştür. Mesela: Müslümanların koca bir Roma İmparatorluğuna böyle meydan okuması, herkese
dehşet verdi, İslâm ruhundaki kahramanlığı gösterdi, bir çok beldelerin idarecileri, müslümanlara cizye
adıyla vergi vermeyi kabul ettiler. Yemen’den, Ne-cid’den ve başka taraflardan birçok kabileler,
müslüman olmak üzere Medine-i Münevvere’ye elçiler gönderdiler. Artık arap yarımadasında
müslümanlara karşı durabilecek bir kuvvet kalmamıştı. Müslümanlığın etrafa yayılması, fevkalade bir
genişlik almıştı.